“BT Haber” 5-11 Ekim 2009
Dünyadaki teknolojik gelişimin son 50 yılda kitleler tarafından en yakından hissedileni ve toplumları doğrudan etkileyeni telekomünikasyon alanında yaşanan atılımlar. Bu dönemde insanlığın tüm tarihinde yazının icadından bu yana aldığından çok daha fazla yol almış durumdayız. II. Dünya savaşı ile tetiklenen teknolojik devinim ise “çağ” kavramını, özellikle de bilgisayarın hayatımıza girmesiyle 10 yıllık dönemlere indirgedi. Bu sürece dönüp baktığımızda 80’lerde kişisel bilgisayarın yaygınlaşması, internetin kitlelerde anlam bulması için aslında bir ön gereklilik olarak yorumlanabilir. Takiben 2000’lerde mobil (kablosuz) iletişim teknolojilerinin gelişmesinin, internet adıyla başlayan bağımsız küresel iletişimi coğrafi bağımılıktan kurtarmadaki etkileri üzerinde tartışmak anlamlı olacaktır.
Bu teknolojileri geliştiren ve bireysel kullanıcılara sunan pazar aktörleri açısından değerlendirdiğimizde ise şu ana kadar ki atılımlar için doğrusal ve sırasıyla ilerliyor demek pek mümkün değil. Telekomünikasyon bileşenlerini oluşturan bilgisayar üreticileri, yazılım üreticileri, donanım üreticileri, iletişim altyapısı sahipleri, iletişim operatörleri, içerik sağlayıcılar ve mobil uygulama sağlayıcılarının her biri tamamen farklı finansal ve teknolojik gerçeklerle pazarda varlar.
Dünyada şu ana kadarki telekomünikasyona dokunan tüm çalışmalar, yeni uygulamalar geliştirerek “öncülük” üzerinden kazanmaya odaklanmış durumda. Örneğin, önce Yahoo sonrasında Google ve şimdilerde beta Wolframalpha’nın çıkışı gibi. Özetle, önceki yapılandan faydalanılan ama çoğunlukla bağımsız ve farklı yeni yöntemlere yol alan çok büyük bir birikim oluşageldi. Telekomünikasyon pazarındaki öncü aktörlerin henüz dikkate değer bulmaya başladığı adıyla “Yakınsama” kavramı gündeme gelene kadar çok önemli bu birikimin sağladığı fırsatlara çok eğilen olmadı. . Ancak artık pazar aktörleri tarafından geliştirilen ve sahip olunan farklı telekom bileşenlerinin tamamını ortak bir işlevsellikte toplayacak Yakınsama yol haritalarının önümüzdeki 10 yılın odak noktasında yer alması zorunlu görünüyor. Dolayısıyla inovasyon ya da öncülük kavramının tarifini de yeniden yapmamız gerekecek.
Bu konudaki egzersizler aslında işin rasyonelleri oluşmadan önce de bize sunulmaya başlamıştı. Örneğin, 2002’de başrolünü Tom Cruise’un oynadığı “Azınlık Raporu” filminde yakınsamanın eğlenceli soyutlamalarıyla karşılaşmıştık. Alışveriş merkezine giren filmin kahramınını duvardaki interaktif afişler gözünden tanıyarak isme özel pazarlama önermelerini adamın kulağına fısıldıyorlardı.
Bu tip bilim-kurgu filmlerde gördüğümüz günlük hayatın işlevselliğine bir süredir de sahibiz sanırım. Aşılması gereken engel, her biri ayrı şirketin insiyatifinde bulunan çözümlerin bir şekilde entegre edilmesi ya da yeni kavramsal ifadesi ile tek bir odak noktasına doğru yakınsaması. Bu yakınsamanın gerçekleşmesi için ise bağdaştırıcı rolü telekomünikasyon sektörünün alacağı anlaşılıyor. Çünkü günlük hayatımızın farklı alanlarında yer alan işlevlerin bizim için anlamlı bir ergonomide bir araya gelmesi, tüm bu farklı işlevlerin güçlü bir aktörün himayesinde, tutarlı ve kullanışlı bir platformda iletişim kuruyor, birbiriyle anlaşıyor olabilmesiyle mümkün. Dolayısıyla “Yakınsama” kavramı bu noktada önümüzdeki 10 yılın telekomünikasyon sektörü vizyonu olarak ajandamıza girmiş oluyor.
Bu şartlarda pazarın, sahip olunan tüm teknolojileri finansal ve hukuki rasyonellere oturtabildiği, insana hitap eden bileşke işlevselliklere odaklanması gerekecek. Özellikle son günlerdeki gündemimiz 3G‘nin kapasite artışı etkisiyle artık firmaların bu entegrasyonun finansal rasyonellerini oluşturma çabasına girmesi zorunlu olacak sonraki 10 yılda. Tüm alt sektörler kendiliğinden bu işe soyunmasa bile telekomünikasyon firmaları bu işte cesaretlendirici rolü almak zorunda kalabilirler. Giderek entegre olmamış yeni teknoloji üretmenin maliyetleri görüldüğü bir dönemde, 90’lar nasıl internet çağı, 2000’ler mobil çağı ise 2010’lu yıllar da telekomünikasyon bileşenlerinin öncü olduğu “Yakınsama” yılları olarak anılabilir ileride. Şimdiye kadar sahip olduklarımızı “lego” misali yeni oyuncaklar inşa etmek için kullanacağımız bir döneme giriyoruz.
Yakınsanmış dünyadan basit örnek bir senaryo; öğlen yemeği için arkadaşlarınızla 3G telefonlarınızı açıp konferans chat yapıyorsunuz. Birinizin önerdiği bir restoranda randevulaşıp restoranı (adres,menü vb) mobil adresten telefonlarınıza yüklüyorsunuz. Öğlen yola çıkınca taksiciye GPS haritasına cepten adresi gönderiyorsunuz. Yolda giderken telefondan menüye bakıp siparişinizi ortak masa için gönderiyosunuz. Mekana geldiğinizde yemekler servise hazır bekliyor. Siparişler ise restoranın kasa-POS uygulamasına girmiş durumda zaten. Kalkarken de herkesin kendi yediği yemeği, siparişi verdiği telefona bağlı kredi kartı hesabına şifrenizi girince borç olarak kaydediliyor. İçinizden biri ise bahşiş için garsonun 3G referansına nakit-puan gönderiyor telefonundan. Yemekten kalkıp gidiyorsunuz.
Bu basit örnekte bile sahip olduğumuz basit uygulamaların akıllı bir lego gibi inşa edildiğinde ne kadar anlamlı hale geldiği görülebiliyor ki bu tip örnekler “Yakınsama” çağının ancak ilk döneminde temel işlevsellik entegrasyonuna işaret edebilir. Bu süreçteki iki temel başarı kriteri ise mali rasyonellerin pazar aktörleri arasında sağlanabiliyor olması ile yerel ve küresel olmak üzere hukuki işlerlik rasyonellerinin oluşturulması ve otoritelerce kabul edilmesinin sağlanması olacaktır.
Bu süreçte telekom sektörü şirketlerine hem vizyon hem de irade anlamında liderlik rolü düşeceğe benziyor. Dünyadaki mali sistem kaynaklı kriz içerisinde de gelir sürekliliği açısından şanslı grupta yer alan mobil ya da sabit hat operatörleri kendileri ile sembiyotik yaşama olumlu bakan şirketler için uygun iklimi yaratmaktan sorumlu olacaklar. Ancak bu sorumluluğu yerine getirebilmek için şirket içi mali ve operasyonel faktörlere dikkat etmeleri ve bünyelerini bu iş ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde ıslah etmeleri gerekiyor.
Comments