Yaşasın Tüketim !!!
İnsanlığın zenginleştiği aşikar, ilerlediği de… Özellikle son yüzyıldaki atılımlar tüm insanlık benliğini aşıyor. “Modern” olarak tanımladığımız ve adına Demokrasi dediğimiz bir politik sistemimiz var. Bir yandan küreselleşmeye çalışan ekonomik dünya düzeni de işliyor… Dünyanın azınlık şanslı grubundaysanız mobil internetle beraber yaşamak artık standart. Geleceğe güvenle bakmamızın garantisi iPad bebekler büyümeye çoktan başladı bile.
Ancak, geri kalan kısmın üzerine ise 2-3 cümlede birşeyler demek çok zor maalesef. Bu nedenle şimdilik gelin biz mutlu olması beklenen bizim kesime bakalım. Herhangi bir süpermarkete girdiğimizde karşılaştığımız farklı ürün sayısı 3.000′den fazla. Dolayısıyla 100 yıl kadar önce Osmanlı Sultanı Abdülhamit’in erişemediği sofra çeşitliliğine hepimiz şu anda sahibiz. Aslında hepimiz adeta bir nevi gurme gibiyiz. Mesela kendimiz yapmak yerine Anadolu’da yerleşik “organik” sıfatlı bir firmadan taze yapılmış çikolatalı kek sipariş edebiliyoruz…
Bir teknoloji marketine girdiğimizde yine en az 3000′den fazla farklı tipte ürün tercihlerimize buyur ediliyor. Bu kadarına insanlık tarihinde ilk kez ulaşıyoruz. Kendi evimize bir müzik ve görüntü sistemi kurmak istediğimizde binlerce kombinasyon içinde seçebilme zenginliğine sahibiz.
Cep telefonları, alışveriş merkezindeki mutfak eşyaları, bakım kremleri veya cüzdanınızda taşımak istediğiniz plastik kart alternatifleri derken adeta lambadan çıkan cinin bile aklına gelemeyecek kadar çok alternatif kendilerini tercih etmemizi bekliyor.
Lambadaki Cin ve 3 Dilek
Peki o zaman mutlu olma konusunda tablomuz neden o kadar pembe değil? Tüketimin ve kaydi hesaplarda görünen birikimin bizi mutlu etmesi beklenmez mi?
Geçerli sistemin bize öğrettiği temel kabul, elindekilerin ve alternatiflere ulaşacak gücünün artmasının refahı ve mutluluğu getirecek olması.
Peki neden AVM’ler içinde yüzü gülmeyen, ışıkları sönük dolaşan insanlarla karşılaşabiliyoruz. Kadınlar, adamlar ve çocuklar sürekli bir şeyler almaya çalışırkenki kısa telaşları dışında neden sıradanlıktan sıkılmış bir ruh haliyle geziniyorlar ?
Bunun bir çok nedeni var tabii ancak huzurlu olma konusunda herkese yardımcı olabilecek 3 tane başlığı cinin lambasından çıkarıp hatırlatmak istiyorum. Hatırlatmak diyorum, çünkü gizli birşey değil sadece durup hatırlamak gerekiyor sanırım.
Sadece Kendinle Uğraşmak: Kendini değil de diğerlerini referans noktası alarak yaşamaya çalışmak, içinden çıkılmaz bir göreli yoksunluk hali (Relative Deprivation) yaratıyor. Bu yoksunluk hali özellikle yaşam ve kariyer beklentilerindeki hedefsizlikle beraber tamamiyle diğer önemli kişileri izlemeyi zorunlu hissettiriyor.
Alternatiflerini Azaltmak: Çok fazla tüketim alternatifi içerisinden sürekli seçim yapmak zorunda olmak, bireyi yaptığı seçimler karşısında sorumlu kılıyor. Canının istediğinden ziyade doğru seçimi yapma zorunluluğu hissetmek başarısızlık duygusunu gündelik yaşamın içine dahil edebiliyor. Kullanılamayan onlarca özelliği olan bir dijital fotoğraf makinası almak ve sonrasında önemli diğer kişinin alışveriyle (Halo Effect) kıyaslanmak insan bağışıklık sistemini yıkıyor.
Beklentini Düşürmek: İnsan dünyasını oluşturan maddi ve manevi tüm standartlar yükseliyor ve küreselleşiyor. Bu birbirinden haberdar olma hali çok fazla tekonolji ile mükemmelleştirilmiş tecrübeyi beyinde canlandırabilmeyi sağlıyor. Aldığınız bu yüksek standart referansları kişilerin kendileri ve etrafları için her bir seçimi olumlu veya olumsuz etkileri olacak bir ölçüm çubuğuna çevirmesine yol açıyor.
Yaşam daha basit olmalı o zaman. Zaten daha basittir belki de. Teknoloji ve medeniyet harmanında yaşanan bir adaptasyon sürecidir bunlar herhalde. Teknolojiyi kullanmayı öğrenmesi gereken iPad bebeklerden çok da farkımız yok gibi. Elimize daha yeni aldığımız bir çok oyuncağı nasıl kullanacağımızı öğrenmeye çalışıyoruz. Henüz kullanım kılavuzlarını yazmaya bile başlamadığımız bir yığın teknoloji ve kavramı tecrübe etmeye çalışıyoruz. O kadar da modern ve ileri olmadığımızı dikkate almaya başlayabiliriz belki de. Üzerine yeni yazılımlar ve yamalar yüklemeye çalışsak da insan donanımı halen 5 bin yıl önceki fabrika sürümünde çalışıyor.
Dolayısıyla bilgelerimizin ve filozoflarımızın yazdıklarına kulak verip biraz sakinlemeye de çalışalım. Aman ha, unutmayalım şairin dediğini de…
Hayat kısa, kuşlar uçuyor !
Komentar